Uçaktan indiğimiz zaman Fransa’da bulunduğumuz için hepimiz çok heyecanlıydık. Okula gidip Fransız arkadaslarımızla bulusup o ailenin bir parçası olarak hissettiğimiz ana kadar farklı bir çevrede olduğumuzu anlayamamıştık. Bazılarımız telaşlı bazılarımız meraklı bazılarımızsa heyacanlıydı; ne de olsa farklı bir ülkeye alışmanın zorluklarını öğrenecektik.

Fransız arkadaslarımızla geçirdiğimiz haftasonu bizde kalıcı bir tat bırakmış ve arkadaslarımıza iyice ısınmamızı sağlamıştı. Başta onlarla konuşmakta biraz çekingen davransak da sonraları kendimizi Fransız dilinin derinliklerinde bulduk ve gittikçe bundan zevk almaya basladik.

Okulun ilk gününde Türk arkadaşlarımızla buluştuğumuzda birbirimize anlatacak o kadar çok şeyimiz vardı ki diğer günleri iple çekerken bu yasayacağımız bir haftanın dolu dolu geçmesini ve hiç bitmemesini diliyorduk.

Fransız yemekleri, örf ve adetleri, müzikleri açıkçası burada yaşadığımız her şey aaaaaaaanlatılamayacak kadar zor yaşanamayacak kadar muhteşemdi!

Selen&Cansu

Okulun ilk günü Avrupa’nın dört bir köşesinden gelen öğretmen ve öğrenciler gösteri salonunda okullarını kısaca tanıttılar. Ülkemizin sunumunu yapan arkadaslarımızın heyecanı gözlerinden okunuyordu. İlgiyle dinlenen sunumun ardından salondakilere lokum ikram ettik. Ardından AB yetkililerinin söz alıp, konuşmalarında farklı kültürlerin birbirimizi uzaklaştırmadığı, tersine ortak değerlerin bizleri daha açık fikirli vatandaşlara dönüştürdüğü belirtildi.

Program devam ederken bizim öğrenci grubumuz kendi programı gereği iki rehber eşliğinde Pontivy şehrini gezme fırsatı buldu. “Chemin des écoliers”den geçerek ortaçağ mimarisi Rohan şatosu görüldü ve Blavet Kanalı’na ulaşıldı. İngilizlerle köprü olmuş kanala turizm ofisi de açılıyor. Dikdörtgen şeklinde inşa edilmiş olan şehrin stratejik önemi Napolyon Bonapart tarafından belirtilmiştir. Ayrıca St Joseph Kilisesi’nde hem fransız hem de ingiliz bahçeciliğinin örneklerini gördük.

Bahar