Kapat
Arama yapmak için en az bir kelime giriniz.
Başa dön

Genç Fidanlar, Köklü Ağaçlar

Kültür-Edebiyat Sempozyumu

Okumayı Sevmek ve Sevdirmek Bu sempozyumun amacı, çağdaş Türk Edebiyatı’nı; Türk yazarların, düşünürlerin, aydınların yorumlarıyla zenginleştirerek bilimsel anlamda hepimize katkıda bulunabilecek, Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimizi bir araya getirmek ve bu keyifli ortamda bilgi paylaşımını sağlamaktır. Sempozyumumuzu, alanında yetkin kişilerin, her yıl değişen temamızla ilgili birikimlerini paylaşmak için 2004 yılından beri bahar döneminde düzenlemekteyiz.

Okumayı Sevmek ve Sevdirmek Bu sempozyumun amacı, çağdaş Türk Edebiyatı’nı; Türk yazarların, düşünürlerin, aydınların yorumlarıyla zenginleştirerek bilimsel anlamda hepimize katkıda bulunabilecek, Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimizi bir araya getirmek ve bu keyifli ortamda bilgi paylaşımını sağlamaktır. Sempozyumumuzu, alanında yetkin kişilerin, her yıl değişen temamızla ilgili birikimlerini paylaşmak için 2004 yılından beri bahar döneminde düzenlemekteyiz.

30 Nisan 2005 Cumartesi

SEMPOZYUM KONUŞMACILARI:

AYDIN BOYSAN

(17 Haziran 1921, İstanbul) Türk mimar ve gazeteci. Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu (1984-1993). Aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

NURSEN GÜNER

Özel Eyüboğlu Lisesi Türkçe Edebiyat Bölüm Başkanı

DOĞAN HIZLAN

Doğan HIZLAN

(d. 1937 İstanbul) Türk yazar. Birçok gazete ve dergide eleştiriler yayımladı.1980 yılında Bayram Gömleği adlı bir çocuk hikâyeleri güldestesi hazırladı. Ercümend Behzad Lav’ın Bütün Eserleri’ni yayıma hazırladı. Son olarak İhsan Yılmaz ile birlikte Celâl Sılay’ın Toplu Şiirleri’ni Hüsran Filizleri adıyla yayımladı. En yeni kitabı, Hürriyet Pazar’da yayımlanan kitap yazılarından oluşan Aynadaki Bakışlar’dır.

TUNA KİREMİTÇİ

(d. Şubat 1973, Eskişehir) yazar. İlk şiirleri, Galatasaray Lisesi yıllarında Varlık dergisinde yayımlandı. Kendisine “Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü”nü kazandıran “Ayabakanlar” adlı kitabı 1994 yılında okuyucuyla buluştu. 1997’de Bosnalı şair İzzet Sarayliç’le “Erguvan Balkan Şiir Ödülü”nü paylaştı. Bunu 1998 tarihli ikinci şiir kitabı olan “Akademi” izledi. Tuna Kiremitçi’nin 2002’de çıkan ilk romanı “Git Kendini Çok Sevdirmeden” okuyucu tarafından beğenildi. 2003’te ikinci romanı “Bu İşte Bir Yalnızlık Var” ve şiirlerini derlediği “Bazı Şiirler Bazı Şarkılar” yayımlandı. 2005 yılında yayımlanan “Yolda Üç Kişi” ve 2007 tarihli “Dualar Kalıcıdır” adlı romanları da okuyucu kitlesiyle buluşmuştur.

YİĞİT OKUR

Yiğit OKUR

1954 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Hukuk eğitimi almak için, Cenevre’ye gitti. Fakülte’yi birincilikle bitirerek, doktora tezini aynı okulda yaptı. Doktora tezi ile; Cenevre Üniversitesi Hukuk Ödülü’ne layık görüldü. 1965 yılında Türkiye’ye dönen Okur; halen avukatlık yapmakta ve yazmaya devam etmekte.

O Zaman Kim Söyleyecek Şarkıları – 2002 Haldun Taner Öykü Ödülü, Deniz Taşları , Piyano, Topal Viktor’un Anıları, Güvercinler , Hulki Bey ve Arkadaşları

SABRİYE ÖZERDEM

Özel Koç Lisesi Türkçe Edebiyat Bölüm Başkanı

MİNE SÖĞÜT

Mine SOGUT

(d. 1968, İstanbul), Türk gazeteci, yazar. 1993 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada, Haber dalında mansiyon aldı. 1996-2000 yılları arasında Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. 1999-2001 yıllarında Öküz dergisinde yazdığı yazılarla tanındı. Profesyonel gazeteciliği bırakan Söğüt, 2001-2005 yılları arasında Cihangir Postası adlı yerel bir gazetenin gönüllü editörlüğünü yaptı.

Mine Söğüt’ün ilk kitabı, Adalet Cimcoz: Bir Yaşam Öyküsü Denemesi isimli biyografidir. İlk romanı Beş Sevim Apartmanı / Rüya Tabirli Cin Peri Yalanları’ndan sonra Kırmızı Zaman adlı ikinci romanı ve Doğan Kardeş adlı kitabı yayımlandı. 2006 yılında Pınar Kür’le yaptığı “Aşkın Sonu Cinayettir” adlı söyleşi kitabı Everest yayınlarından çıktı. 2007 yılında üçüncü romanı “Şahbaz’ın Harikulade Yılı 1979” yayınlandı.

DİLEK TÜRKER

Dilek Türker

İstanbul’da doğan Dilek TÜRKER, 1964-77 yıllarında İstanbul Şehir Tiyatrosunda çalıştı. 1978 yılında F. Almanya’ya giden Dilek TÜRKER, Goethe Enstitüsü’nü bitirdi. İnsanların tanıma ve kaynamaları için en güçlü yolun sanat ve kültür yolu olduğuna inanan Dilek TüRKER, çalışmalarını bu anlayışla sürdürdü. 1999 yılı içinde Devlet Sanatçısı ünvanını aldı.

PROGRAM
9.00 – 09. 30 Çay – Kahve İkramı – Yer: Ön Bahçe

09.30 – 09.45 Açılış Konuşması

09.45 – 10.40 “Kitap Okumayı Sevdirmek“ Doğan HIZLAN (Gazeteci-Yazar) Yer: Konferans Salonu

10.50 – 11.40 “Edebiyat ve Görsellik “ Tuna KİREMİTÇİ (Yazar) Yer: Konferans Salonu “Uluslararası IBMYP’de Uygulanan Anadil Programının Özellikleri; Türkçe/Türk Dili Edebiyatı Öğretim Programlarından Farklı Yönleri, Uygulamalar ve Bunların Değerlendirilmesi” Nursen GÜNER (Özel Eyüboğlu Lisesi Türkçe-Edebiyat Bölüm Başkanı) Yer: 1. Kat 1. Salon

11.50 – 12.45 “Zaman Geçerken Yaşamla Sanat İç İçe” Aydın BOYSAN (Gazeteci-Yazar) Yer: Konferans Salonu “Büyülü Gerçeklik” Mine SÖĞÜT (Araştırmacı-Yazar) Yer: 1. Kat 1. Salon

12.45 – 13.30 Öğle Yemeği

13.30 – 14.25 “Romanda Bilinçaltı” Yiğit OKUR (Yazar) Yer: Konferans Salonu “Uluslararası IB’de Anadili Öğretimi” Sabriye ÖZERDEM (Özel Koç Lisesi Türkçe-Edebiyat Bölüm Başkanı) Yer: 1. Kat 1. Salon

14.35 – 15.30 “Nazım Hikmet’le Mutluluk“ Dilek TÜRKER (Tiyatro Sanatçısı) Yer: Konferans Salonu

SEMPOZYUMDAN ESİNTİLER

Bu yıl ikincisini gerçekleştirdiğimiz sempozyumumuzun açılışını Hürriyet

gazetesi yazarlarından Sayın Doğan HIZLAN, “Okumayı sevmek ve

sevdirmek” temasıyla, katılan tüm öğretmenlere hitap ederek yaptı.

Doğan HIZLAN, “Okumayı sevmek ve sevdirmek, hepimizin birincil işi.

Çünkü okumayı sevdiremezsek, öğrenciye ne dünyayı sevdirebiliriz ne

insanı. Başta kendisini tanımadığından mutsuz, karamsar bir yaratık olarak

hayatı bir yük gibi sürdürecektir.” diye başladığı sözlerini, “Okuma zevkini,

alışkanlığını kazandıracak kişiler, ana- babadan sonra edebiyat

öğretmenleridir, hep onların yanında olalım.” diyerek tamamladı.

İstanbul’un değişik okullarından katılan 160 kadar Türkçe ve Edebiyat

öğretmeninin ilgiyle izlediği sempozyumun kapanış konuşmasını tiyatro

sanatçısı Dilek TÜRKER, « Hedeflerinden biri Fransız dili ve kültürünü

öğretmek olan bir kurumda, ana dile ve öz kültüre böylesine evrensel bir

bakış açısı ile sahip çıkılarak, böyle bir etkinlik düzenlenmesinin anlamını

dile getirerek başladığı konuşmasına; « Nazım Hikmet’le Mutluluk »

konulu şiirsel sunumu ile sürdürdü.

Gazeteci, yazar Aydın BOYSAN 80 yılı aşkın yaşamından anılarla süslediği “Zaman Geçerken Yaşamla İç İçe” başlıklı konuşmasını kendine özgü mizah anlayışıyla süsledi. “Yüzler ve Yürekler”, “İstanbul’un Kuytu Kentleri”, “Nereye Gitti İstanbul” kitaplarının yazım sürecini bizlerle paylaştı.

Gazetecilik deneyiminden gelen, biyografi ve öykü çalışmalarıyla bize ışık tutan araştırmacı yazar Mine SÖĞÜT “Büyülü Gerçeklik” konulu sohbetiyle sempozyumumuza renk kattı. “Beş Sevim Apartmanı”, “Kırmızı Zaman” kitaplarıyla gerçek ve düş, hayat ve ölüm, zaman ve mekan kavramları, olay ve kişiler iç içedir; iyi bir yazarsanız bundan iyi bir roman çıkarırsınız diyen Mine SÖĞÜT keyifli sunumuyla bizleri gerçeklikten düş dünyasına taşıdı.

Özel Eyüboğlu Lisesi Türkçe Edebiyat Bölüm Başkanı Nursen GÜNER IMYP’de Uygulanan Anadil Programlarının Özellikleri;
Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programlarından Farklı Yönler, Uygulamalar ve Bunların Değerlendirilmesi” ile ilgili bilgi paylaşımında bulundu.

Özel Koç Lisesi Türkçe Edebiyat Bölüm Başkanı Sabriye ÖZERDEM “Uluslararası IB’de Anadil Öğretimi” konulu çalışmasını sundu. Yazar Yiğit OKUR “Romanda Bilinçaltı” konulu söyleşisiyle romanlar arasında bizi keyifli bir yolculuğa çıkardı.
“İçimde Bir Yalnızlık”,”Git Kendini Çok Sevdirmeden” kitaplarıyla tanıdığımız Tuna KİREMİTÇİ yeni çıkan kitabı “Yolda Üç Kişi”den de yaptığı çarpıcı alıntılarla “Edebiyat ve Görsellik” konulu söyleşisiyle sempozyumumuza renk kattı.
Yazar Yiğit OKUR, “Hulki Bey ve Arkadaşları”, “Piyano” romanlardan örneklerle bilinçaltının yazarı ve romanını nasıl etkilediği üzerine görüşlerini bizlerle paylaştı.

Sempozyum sonunda öğrencilerimiz yazarlarla röportajlar yaptı.

Tuna Kiremitçi öğrencilerimize şu cevapları verdi.

Yazın hayatınıza ilk olarak şiirle başladınız. Romana geçişiniz nasıl oldu?

Benim romancı olmak gibi bir ihtirasım şiir yazdığım yıllarda da vardır zaten ; fakat kendimi hazır hissetmiyordum. Hatta 1994’te ilk şiir ödülünü aldığım zaman Cumhuriyet gazetesi benimle bir röportaj yapmıştı. ” 30 yaşıma geldiğimde roman yazmaya başlamak istiyorum.” demiştim. Genelde bu kadar uzun vadeli planların gerçekleştirebilen biri değilimdir ama biraz da hayatın zorlamasıyla romana yöneldim çünkü 1998-1999 yılları hayatımda pek çok şeyin ters gittiği yıllardı. Ben de o güne kadar yapmadığım yeni bir şey yapmak istedim. Belki biraz da nefes almak ihtiyacıyla roman yazma ihtirasım tekrar aklıma geldi ve oturup sonradan ” Git Kendini Çok Sevdirmeden” e dönüşecek olan romanın ilk sayfalarını yazmaya başladım. Şiirle uzun yıllar uğraşmış olmaktan gelen bir dil disiplinimin olduğunu düşünüyordum. Bir de sinema okumuştum üniversitede. Benim yazdığım son şiirlerde de zaten düz yazıya doğru bir gidişi görülür.

Yazmaya edebiyata olan ilginiz ne zaman başladınız?

Cümle kurmayı öğrendiğim dönemde ilkokul defterlerinin arkasına çocuksu ama fantastik hikayeler yazardım.

Git Kendini Çok Sevdirmeden, daha ismiyle insanları bir şekilde yakalıyor. İsmi koyarken böyle bir düşünceniz oldu mu?

Enis Batur’un Gri Divan kitabındaki bir şiirden aklımdan kalan, Kemani Sahak Efendi’nin bir bestesinin ismiydi. Bunu hafızamın tavan arasına kaldırmışım herhalde.

Öğrencilerimizin Dilek Türker’le yaptığı röportajı da sizlerle paylaşmak istedik.

Tiyatro üzerine çalışmalarınıza ne zaman ve nasıl başladınız?

1965 yılında, 18 yaşındayken Tepebaşı Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na gidip Muhisn Bey’in karşısına geçtim “Ben tiyatrocu olmak istiyorum” dedim. Gençliğin verdiği cesaretle ben bunları söylerken, o önce bana kızdı biraz, sonra da güldü ve beni yanına aldı. Tiyatroyu seçme nedenim sevgi…

Neden Nazım Hikmet, neden Pir Sultan Abdal, neden Latife?

Hedefim Türk Tiyatrosu’na katkım olmasıydı. 14 yıl şehir tiyatrosunda çalıştım, 12 yıl da yurtdışında. Bir sanatçı kendi çevresini anlama ve anlatmakla sorumludur. Her sanatçının güzeli ararken etkilendiği olaylar olur, özgün olmak önemlidir. Topluma katkıda bulunmak için, Nazım’ın bilinmeyen yanını, Latife’nin nasıl 49 yıl, onurlu bir şekilde, topluma insani zaaflarını yansıtmayışını anlatmak istedim. Beni etkileyen iki kadın vardır: I. Elizabet, cinsiyetini İngiltere’yle evlenerek yok etmiştir ve Latife, 26 yaşından sonra kendini kilitleyerek yazmıştır. Pir Sultan Abdal da çok önemli, çok trajik bir kimlik…Son derece aydınlık, sevgi dolu, trajik bir kurban…Ve bu oyunlarda amaç estetik olmaktır. İçinde çok didaktik bir yan olmasına rağmen didaktizmin estetiğini bulmak zordur…

Sempozyumuza katılan tüm konuşmacılarımıza ve katılımcılarımıza teşekkür ederiz.

 

daha fazla+
X